Üstün Yeteneklilerin Eğitimi – Prof. Dr. Joseph RENZULLI

TÜZDER- JOSEPH RENZULLİ

Sunucu: Sizce başarınızı sağlayan en önemli özellikleriniz nelerdir?

Joseph Renzulli: Muhtemelen, merak olmuştur. Birçok şeye karşı ilgiliyimdir hatta alanımın dışında kalan konuları takip ediyorum. Bence meraklı olmak beni her zaman bir adım sonrasına yani; araştırma çalışmaların tahkikine, üretici ve yenilikçi olmaya götürdü. Üçüncü şeyse enerji. Çoğumuzun çok iyi fikirleri var fakat bunların sonunu getirmek için zamana ve enerjiye ihtiyacımız var. Söyleyebilirim ki; tüm bu durumlar birlikte ele alındığında, bunların yıllar boyunca başardıklarımı yapmama izin veren şeyler olduğunu düşünüyorum.

Sunucu: “Üstün Yetenek Eğitimi” programı ile uluslararası alana dâhil oldunuz, araştırmalarınızın ve modellerinizin çoğu farklı dillere çevrildi ve farklı kültürlerle buluştu.

Joseph Renzulli: Bence bu iki sebepten kaynaklanmakta. Birincisi, çalışmalarımın ün kazanmaya başladığı erken yıllarda, Prof. Dr. Frank Monks tarafından, Avrupa’da ders vermek üzere davet edilmem oldu ve bunu yıllık araştırma iznim esnasında yapmıştım. Hollanda’da bir okulda başlattığım ve o okulda okuyan öğrencilerin başarı seviyelerinde olağanüstü sonuçlar gösteren 25 yıllık bir izleme deneyimim oldu. Bu anlamda, Dr. Monks ’un kesinlikle katkısı oldu. Benim üzerimde etkisi olan ikinci kişi ise sen oldun. Dünya görüşün ve özellikle de Avrupa’da Ortadoğu’da ve de dünyanın çeşitli yerlerinde yapmış olduğun çalışmalar benim üzerimde etki bıraktı. İşler bu şekilde her tarafa yayıldığını düşünüyorum. Amerika’da veya herhangi başka ülkede yapılmış çalışmalar bir yerlinin gözüyle değerlendirilmeliydik dünyanın farklı yerlerinde çocuklar bundan faydalanabilsinler.

Sunucu: Teşekkür ederim Joseph. Alanınızda yapmış olduğunuz önemli çalışmalara dayanarak başarısız öğrencilerin ya da düşük başarı gösteren çocukların yetenek gelişimi hakkında ne düşünüyorsun?

Joseph Renzulli: bence bu çok çok önemli çünkü dünyadaki yetenek fakiri (yetenekleri değerlendirilmemiş) olanlar, tipik bir kolej halkı olarak düşünebileceğimiz ve başarısız ya da yeterince temsil edilmemiş kitlelerin 10 katı kadardır ve bu öğrencilerin çoğu zaman aşırı yük altındadırlar çünkü geleneksel testlerden iyi derece alamıyorlar. Diğer yandan çoğu; üreticilik, motivasyon ve özveri gibi konularda olağanüstü karakteristik özelliklere sahipler.  Dünyayı daha iyi bir yere getirmek için dünyadaki tüm halkların insan sermayelerine ihtiyacım var. Bugünün dünyasında bir sürü zorluk yaşamaktayız: Politikada, sosyal, endüstriyel, iş ve çevre alanlarında ve de ülkeler arası barış ve ilişkilerde. Ve bu problemleri çözmek için insanların sıra dışı düşünme, fikrîlerine ve yeteneklerine çok ama çok ihtiyacımız olacak. İnsanların fakir bir geçmişten geliyor olmaları ya da çoğu zaman kullandığı dillerden farklı bir dil konuşuluyor olmaları onları görmezlikten gelmemiz için bir sebep teşkil etmez. Yetenek havuzumuz için bu topluluklara bakmamız gerekir.

Sunucu: sizin gibi sıra dışı düşünen birisi ilhamını nereden alır?

Joseph Renzulli: en iyi fikirlerim en çok merak uyandırıcı bulduğum ve olumlu bir etki oluşturacağını düşündüğüm herhangi bir şeyin uygulamasını izlediğimde oluşur. İzlediğim o şey, olumlu etkinin sadece öğretmene ait bir yeteneğin olup olmadığının ve de bu etkinin çoğaltılıp çoğaltılamayacağı sorusuna cevap verecek bir araştırma konusunun temeli olabilir. İnsanlar genellikle kuramın araştırmaya araştırmanın da pratiğe yol açtığını düşünürler fakat ben bunun tersini düşünürüm. Ben uygulamanın araştırmaya yol açtığını ve bu işe yaradığında, onun teoriye uyarlanabileceğini düşünüyorum ve benim iş teorilerim her zaman en sona gelir ve ortaya gelen şey ise uygulamanın çoğaltılıp çoğaltılamayacağıdır. Ve benim bile bilmediğim başka nelerin orada olduğudur.

Sunucu: bilhassa yetenek eğitiminde ve herhangi bir eğitim sisteminde mükemmelliğe nasıl ulaşabiliriz?

Joseph Renzulli: bence her şeyden önce mükemmelliğe ulaşmamızın yolu, okulların yetenek gelişimi için yerler olduğunu idrak etmemizdir.  Evet, genç insanlar için önemli olan okul malzemeleri, lügatler, matematik fonksiyonları ve denklemler vardır fakat bence okullar gençlere, konservatuvarların kapılarını çalan genç insanlara baktığı gibi bakmalı. Yine okullar, gençlere ileride “Michelle’in Yıldızlarını” alabilecek adaylar gözüyle bakıldığı yerlerdeki bakış açısı ile yaklaşılmalı. Çocuklara materyalleri sunduğumuz, ezberlettiğimiz, teste tabi tuttuğumuz ve bir sonraki konuya geçtiğimiz pedagog anlayışlardan biraz daha farklı bir bakış açısı. Ve inanıyorum ki okullarda uyguladığımız Richmond modeli veya Richmond deney modeli böyle bir şeyi oturttu. Bilgi ya da düşünme becerileri tek başına; bir proje, bir araştırma projesi, bir tiyatro prodüksiyonu bir müzikal, bir bilim kurgu ya da edebiyat metni üzerinde bir araya getirilene dek değersizdir. Orada bir amacın olduğunu gördüğümüzdeyse tüm bunlar birden değer kazanacaktır. Onlara bilgi ve düşünme becerilerin işe koymaları için yeterince fırsat vermediğimiz için okulun sıkıcı ve alakasız olduğunu söyleyeceklerdir ki bu onlar için önemli bir şey.

Sunucu: Joseph; müfredatın sıkıştırılmasını ve farklılaştırılmasını önerdiği 1990’lı yıllardan hatırlıyorum. Uluslararası alandaki ilk denemelerdi bunlar. Çünkü 21.yüzyılın başında, üretken düşünme ve becerileri hakkında konuşmaktayız fakat sen 1990larda bunun hakkında koşuyordun zaten.

Joseph Renzulli: Bir fikrin tutması için epey zaman gerekiyor. Köklerini yetenek eğitiminden almasına rağmen projemizin genel eğitim ve öğretimin birçok alanında uygulandığını ve benimsendiğini görmekten ötürü çok mutluyum. Bence yetenek/zekâ alanı, okulları sadece yetenekli olarak sınıflandırmış çocuklar için değil tüm genç insanlar için daha iyi bir yer haline getirdiğimizden ötürü onur duyulmalıdır.

Sunucu: biliyorsun ki üstün yetenekli kişilerin programları hakkında farklı yaklaşımlarımız var. Örneğin bazı insanlar diyorlar ki; Joseph ve Sally her zaman için normal sınıflarda okuyan üstün yetenekli öğrencilere hizmetten bahsediyor, bende evet diyerek… Yeni bir trendi, üstün yetenekli öğrenciler için özel okulların da olduğunu ekliyorum. Sonrasında ise bu iki yaklaşım arasında karşılaştırma yaptığımızda ortaya çıkan avantajları ve dezavantajları soruyorlar.

Joseph Renzulli: işlerimizde zaman zaman hizmetlerin devamlılığına atıfta bulunuyoruz. Bu hizmetlerin sürekliliği birçok farklı türdeki hızlandırma etkinliklerinden ve zenginleştirme etkinliklerinden başlar ve bu hizmeti normal sınıflarda sağlarız.  Fakat bölgedeki akarsuların kirlenmesi konusunda bir çevre araştırması yapmaya yönelik ya da çöpün veya atık ürünlerin geri dönüşümü ihtiyacıyla ilgili olarak öğrenci grubumuz yoğun bir ilgisi olduğunda onları modelimizde odak grup olarak ele alınırız. Böylece tüm bu çocuklar ortak ilgi alanları ve de bir şeyleri yapmak için duydukları orta sorumluluk duygusu nedeniyle bir araya geliyorlar. Böylece sınıfın genelinden daha küçük bir gruba odaklanmış oluyoruz. Sonrasında ise belirli bir alanda son derece gelişmiş olan bazı çocuklarımız var onlar Bronx Fen Lisesi gibi belirli bir alanda uzmanlaşmış bir okulda ihtisas görebilirler ya da kendi okullarındaki bir Fen İhtisas sınıfına gidebilirler. Fikrimce bu sadece sınavlara girebilmek için bilim öğrenmenin dışında “Sıradışı Düşünme” içinde fırsatlar teşkil edecektir. Hizmetlerin sürekliliği birçok anlama geliyor: Normal bir ders odasında olanlardan müzisyenlere ait konservatuvarda olanlar ya da bilim için bilim ihtisas okullarında olanlar ya da sanat ve tiyatro için özel okullarında olanlar ilk ve ortaokul seviyesinde, normla sınıflarda Richmond kümeler ile sınıfları kaynaştırmamız gerekiyor. Liselerde Richmond Kümeleri Pedagojisini temel alan özel bilgilendirme seminerleri yapılmalıdır böylece genç insanlar daha önceden ifade ettiğim türedeki pedagojiyi yani araştırmacı üretici pedagojiyi beraberce kullanabileceklerdir.

Sunucu: Öğretmenler için mevcut olabilecek kaynaklar konusunda her zaman temkinlisiniz. Ve hatırlıyorum ki; 2000’li yılların başında insanları, öğretmenler tarafından okunacak malzemeleri üretmeleri konusunda teşvik ediyordunuz. Sonrasında ise teknolojiye yatırım yaptınız ve uygulamaya soktunuz ve ardında Renzulli Öğrenme Sistemi adındaki özel bir sistemi getirdiniz. Sistemin ne olduğu, başlıca fonksiyonları ve özellikleri hakkında bize bazı özel bilgileri sunabilir misiniz?

Joseph Renzulli: Renzulli Öğrenme Sistemi’ni Sally ve ben gereklilikten ötürü gerçekleştirdik. Bu gereklilikten savunduğumuz türdeki pedagojinin farkına vardık: öğrencilerin güçlü yönlerini ve ilgi alanlarını tanıyan, çok sayıda kaynak sağlayarak bu güçlü yönleri ilgi alanlarını destekleyen o pedagoji ise; teknolojinin etkin kullanımı olmadan gerçekleştirilemezdi. Ve böylece okuldaki her bir çocuğun derslerdeki güçlü yönünü, ilgi alanını, öğrenme şeklini ve de tercih ettiği ifade etme biçimini gösteren bir sistem geliştirdik. Bunların hepsi de elektronik yöntemlerle yapılmakta ve bu sistem her bir çocuğun profilinin tarıyor ve sonrasında bir arama motoru tarafından okunan bir profil oluşturuyor ve bir de bireysel profillerine dayanarak sadece o genç bireye hitap edecek kaynaklar buluyor. Yani oldukça özgün ve kimse buna benzer bir fikirle ortaya çıkmadı. Bence sistemin göz ardı edilemeyecek özelliği öğretmenlerin araştırdıkları herhangi bir konuda arama yapmalarına izin tanımasıdır ve de “Yüksek Katılım” ile alakalı kaynakları bulabilmesidir. Tüm kaynaklarımız uygulanabilir özellikte. Çocuklar kendi lunapark trenlerini inşa edebilirler, kadavralarını dezenfekte edebilirler… Dünyanın her bir tarafından derlediğimiz online kaynaklarla ilginç olabilecek neredeyse her türlü şeyi yapabilirler. Ve artık bu sisteme dünyadaki tüm dillerde erişim sağlandı. İlkinde sadece İngilizce dilinde erişiliyordu şimdi ise sanal zekâ yoluyla adapte ediyoruz böylece neredeyse tüm dillere çevrilmesi mümkün olacak. Öğrenmeyi kişiye odaklı hale getiren bu tarzdaki bir eğitimin özellikle yüksek seviyedeki kaynaklarla yapılabileceğini düşünüyorum. Tabi Renzulli Öğrenme Metoduna ait olan, 50.000 adet civarında olduğunu tahmin ettiğim kaynaklara ve veri tabanlarına erişimimiz hızlı ve kolaysa. Ve bu sistem sadece belirtilen bir çocuk için (gerekli) kaynakları ayıklayacaktır. Kadın/erkek bir eğitmen “zenginleştirme” kavramını sınıfa aşılamak istediğinde o kaynakları bulabilecektir. Ve bunların çoğu müze, kütüphane, kongreler gibi yerlerden gelir ve çoğu ücretsizdir.

Sunucu: genç araştırmacılara vermek istediğiniz herhangi bir tavsiye var mıdır?

Joseph Renzulli: Olabilecek en sofistike araştırmayı yapmalarını sağlayacak becerileri geliştirmenin yanında, projelerine her zaman için şu soru ile yaklaşmaları gerektiğini düşünüyorum: Bu işimizi tüketecek olan kullanıcıya bir katkı sağlayacak mı? İlkokul sınıflarında ya da lise düzeyi sınıflarda olup olmamaları fark etmeksizin benim için tüketici her zaman için sınıftaki genç insanlar ya da öğretmenlerdir. Sadece sayı saymak üzerine kurulu birçok araştırma yapılıyor: Farklı gruplarda, kaç adet öğrencinin bedavaya ya da azaltılmış öğlen yemeği aldıklarını, öğretmen maaşı ortalamasının ne olduğunu ve öğrencilerin yetenek programlarına haftada kaçar saat harcadıklarını bulup hesaplıyoruz. Ve böyle bir araştırma kimseye zarar vermez. Lakin bu, sınıflarını daha mutlu, eğlenceli (ki eğlence her şeyin başıdır), katılımı teşvik eden ve de öğrencilerin öğrenmeyi heyecan verici bir süreç olarak baktıkları bir yer haline getirmeye çalışan öğretmenlere bir katkısı olmuyor. Bu daha önce bahsettiğim ve “3E” diye tabir ettiğim bir şeydir. Ne zaman ki biri gelip de yaptığı araştırma için benden fikir istediklerinde tavsiyem şudur: Yaptıkları şeyden faydalanacak o son kişinin kullanıcı olduğunu asla unutmamaları. Bir sürü sayıyı ortalığa atarak araştırma projesi yaptığımızı söyleyemeyiz aslında.

Sunucu: Üstün yetenek eğitiminde bir sonraki yeniliğin en olacağını düşünüyorsunuz?

Joseph Renzulli: Bence sıcak alan olacak birkaç şey var. Bunlardan bir tanesi sadece farklı düşünen ve yeterince temsil edilmemiş, azınlık gruplara karşı ilgimizi daha çok göstermemizdir. Bunu da birçok çeşit ölçme ve değerlendirme araçları ve tekniklerini kullanarak daha iyi yapabiliriz ve hepimizi başlıca hedefin bu olduğunu düşünüyorum ve de diyebilirim ki; bu, yetenekli eğitiminde yüzleştiğimiz en büyük meseledir. Ve düşünüyorum ki, bir dahaki adım bunu gerçekleştirmek olacaktır. Aslında öğrenme özrü olan fakat okulun kapısından şimdiye dek geçmiş en yetenekli çocuklardan birini ne şekilde bulabiliriz ve iyi bir şekilde hizmet almasını nasıl temin edebiliriz? Araştırmalarımızdan bir kısmının yön alması gerektiği istikamet bu olmalıdır, bence. Diğer bir konu ise daha ilk aşamalarında olan sanal zekânın devreye girmesidir. Ve gerçekten de meslektaşlarımızdan biri türünün ilk örneği sayılabilecek ve bilgisayar ortamında uygulanan sana zekâ tabanlı olan bir test gerçekleştirdiler. Sıradışı düşünme testlerinde en büyük sorun inşalar tarafından gerçekleştiriliyor olmasıydı çünkü a, b, c, d, ya da e dışında bir seçenekleri yoktu fakat bu kişinin yapmış olduğu çalışma oldukça ileri bir gelişme sağladı böylece üretkenlik, geçmişe nazaran, çok daha tarafsız ve ekonomik bir şekilde ölçülebilir oldu. Ve bu sıradışı düşünme testini Renzulli Öğrenme Testine uyarlayacağımızı söylemekten mutluluk duyuyorum ki bu gelişme, Renzulli Testini dünyada eşi benzeri olmayan bir test konumuna getirecek.

Sunucu: bu aynı zamanda konuya olan ilgi ve dikkatleri artıracak.

Joseph Renzulli: Evet, konuya olan ilgi ve dikkati geniş ölçüde artıracak.

Sunucu: bu konferanstaki katılımcıların ve izleyenlerin geneline olabilecek tavsiyelerinizi ve önerilerinizi alarak bu röportajı tamamlamak istiyorum.

Joseph Renzulli: Konferanslar, “Üstün Yetenek Eğitimi” için ve de genel eğitime katkı sağlamak adına; farklı insanlarla, farklı fikirlerle ve farklı yaklaşımlarla etkileşim içinde olunabilecek harika yerlerdir. Öğretmenlerin, idarecilerin ya da eğitim idare bakanlıklarından çalışanların yaptıkları işler, bununla (üstün yetenek eğitimi vs.) kolaylaşacak diye düşünülmeli… Bu nasıl bir fark getirebilir… Tavsiye edeceğim ikinci şey ise modelin doğruluğunu tahkik etmeleri gerektiğidir. Birileri bana gelip de “Üstün Yetenekliler” için bir eğitim modeli olduğunu söylediğinde, modellerine şöyle bir bakarım ki ben modeldeki her zaman önemserim ve bu modelin uygulanacağını görebileceğim ve de ziyaret edebileceğim üç, iki beş ya da on adet okulun olup olmadığını ona kibarca sorarım. Bu modelin kendisi ve haricindeki her şeyi kapsayan mükemmel bir laboratuvarın kurulabileceğini biliyorum fakat bu “her şey” aşırı olacaktır. Çoğaltılabilir mi? Bundan dolayı bu modeli uygulayan sadece bir okul yerine, üç, dört ya da yarım düzine okulu görmek istiyorum. Daha önceden sözünü ettiğim şey: “insanlığın en iyi mektebi örnektir ve de başka hiçbir yerden öğrenemezler”. Uygulanırken görmem gerekiyor ve o zaman diyebilirim ki: “vay bu çocuklar için fevkalade faydalı olacak ve bunu rahatlıkla tavsiye edebilirim”. Fakat insanlara tavsiye edeceğim ilk şey gidip görmeleri gerektiğidir. Uygulanırken görmelisiniz ve bundan dolayı “Richmond Model’ini” okulumuzda uyguladık. Birleşik devletlerin herhangi bir eyaletinden herhangi bir kişi ya da dünyanın birkaç yerinden beni arayabilirler ve uygulamayı görebilmeleri için, onlara gidip ziyaret edebilecekleri bir okul adı verebilirim. Bu şekilde “how to”yu görerek, neyin nasıl yapıldığını görebilirler. Fakat “Richmond Model”i okulumuzda en çok gurur duyduğum şey ortak hedeflerimizin yani daha önce bahsetmiş olduğum “3E”nin olması. Fakat bu programa istedikleri gibi şekil ve biçim verebilmeleri için kendi hayal güçlerini, meraklarını kullanmalarını ve inisiyatif almalarını istiyorum çünkü sahiplenme duygusu olmadan bu iş sürmeyecektir fakat işin sonunda “3E”lere ulaştığın sürece sorun olmayacaktır. Ve işte bu şekilde yeni fikirler ediniyorum sonra bunları tavsiye edebilirim. Başkaları ile paylaşabileceğini ve başka insanların da faydalanabileceğini düşündüğüm çok iyi bir fikri Şili’deki, Ürdün’deki, Dubai’deki, Almanya’daki ya da Fransa’daki bir okulda görmek gibi. “ Confratute”de yapmış olduğumuz şeylerden biri de bu. Bu arada, dünyanın her yerinden insanlar, başarılı fikirlerini bizimle paylaşıyorlar ve hepimiz bundan faydalanıyoruz.

Yorum Yaz